25 Ocak 2011 Salı

Bir junior asla olumsuzluk ekleri kullanmaz.

Bir sürü kaynanan olduğunu düşün. Üstelik bekarken...

16 Ocak 2011 Pazar

Bazı aşklar çıtayı yükseltir.

O çıta bir daha düşmez. yükseklik korkunu kendi kendine yenebilirsen ne ala...

9 Ocak 2011 Pazar

25. yılın tepesine çıktım, aşağıya bakıyorum.

25 yaş... eskiden "25 mii? evde kalmış bu yeaaa!" dediğim yaş...

25 yıl ne demek?
annemin "kahvaltı hazır" sesiyle uyanmaktan, çalar saatin iğrenç sesine geçiş yapmak.

arkadaşlardan sıyrılıp, yalnızca dostlarla vakit geçirmek.
umudunu kaybedip kaybedip çıkardığın yerde tekrar bulmak.
"bu yediğim son kazık" deyip, yeni kazıklara yelken açmak.
leyla olmak.
ayaklar parçalanana kadar dans etmek.
kaldırımda içerken bile dünyanın en mutlu insanı olabilmek.
sabahı sokakta karşılamak.
yolun ortasında bağıra çağıra ağlamak.
zaman mekan dinlemeden gülme krizine girmek.
acı çekebilmek
acıyı unutabilmek
saçmalamaktan zevk almak
sorgulamak
sorgulamaktan vazgeçmek
ev yemeğini özlemek
bir şey yapmadan yüz kere düşünmek
sonra bildiğini okumak
"hayatta olmaz"ı bırakıp, "her şey olur"a inanmaya başlamak.
kendini kaybetmekten sıkılıp kendine gelmek.
sır biriktirmek.
anlatmaktansa dinlemek.
"ben bu çocuğu düzeltirim"den "ne kadar düzgün bir çocuk"a terfi etmek istemek...


25 yaş biraz dengesizlik yaşı galiba.
ne olgun ne küçük.
ne yarım ne tam.
25 yaş, çeyrek asır demek!