31 Ocak 2010 Pazar

Kocaya mektup


sevgili kocacığım,
şu an nerdesin ne yapıyorsun bilmiyorum ama lütfen elini çabuk tut. aksi halde kurda kuşa yem olmak üzereyim. cebren ve hile ile aziz karının bütün kaleleri zapt edilmiş durumda. anlayacağın etrafım kuşatıldı. çakallar sarmış dört bir yanımı. baktığım her yerde biri kesiyor...

bak kocacığım ilerde dengesiz,sinir hastası bir karın olmasını istemiyorsan şimdiden yetişmelisin. beni bu vahşi ormandan kurtarmalısın. kurdu kuşu börtüsü böceği hepsinin niyeti bozuk.

çabalayıp zekice planlar kuruyorlar ama unuttukları bir şey var. hepsinin kafası aynı yönde çalıştığı için planlar hep aynı. kiminin tümleci farklı ama yüklem hep aynı.

bu yüzden sevgili kocacığım ben bu hayattan soğuyup tercihlerimi değiştirmeden sen gel. ve gelince 3 kere vur. ama sakın aynı planla gelme arada kaynayıp gidersin yazık olur bize.

hadi gel 2-3 sene flört edip muradımıza erelim.

biricik karın

30 Ocak 2010 Cumartesi

İçimdeki boşluk, seni şarapla dolduracağım !


bir şişe kırmızı şarap ve loş odada çınlayan sezen aksu'da buldum uzun zamandır kaybettiğim beni.

"acılı bir bakış yerleşirse eğer kirpiğinin ucundan gözbebeğine
her şeyin bedeli var güzelliğinin de
bir gün gelir ödenir öde firuze."

yemişim güzelliğini...ne saçma lan. yapımında hiç bir emeğin olmadığı halde övgüler hep sana gelir. "çok güzelsin" denildiğine kendin yapmış gibi teşekkür edersin. saçma değil mi?

şimdi düşününce saçma gedi. ama yarın sabah öyle gelmeyecek biliyorum.

28 Ocak 2010 Perşembe

kendimle çelişerek


Metroyu beklerken yanımdaki işçinin sarı lastik çizmelerine kayıyor gözüm. tıpkı adamın elleri gibi çamur içinde bir çizme.

Düşünüyorum. bundan 3-4yıl önceye gidiyor aklım. bilmiş bilmiş arkadaşlarıma "Kızım var ya, inşaat işçilerinin giydiği şu lastik çizmeler, yeminle 4-5 yıl sonra moda olacak. Ve modaya karşı boynu kıldan ince olan insanlarımız onu da giyecek. ve ben çok gülecem. aha şuraya yazıyorum." diyişim canlanıyor.

gülüyorum. Metroyu bekleyen işçinin yanında oturan kendime gülüyorum. bir de ayağımdaki kırmızı lastik çizmelere.

25 Ocak 2010 Pazartesi

Şansa bak !


Hala bazı şeylerin imkansız olduğuna inananlar varsa bana gelsin lütfen. öyle bir enerji var ki bende. anlatsam inanamazsınız. çünkü çoğu zaman ben bile "yok artık" diyorum.

bazı insanların işleri hep aksi gider ya. "zaten bende şans olsa.." diye başlayan cümleleri ardı arkasına sıralarlar. Her şeyde bir aksilik çıkar. olmaz denen görünmez kazalar onları bulur. ama onlar alışıktır bu duruma. beklentileri hep o yöndedir çünkü. en güzel şeyde bile bir korku vardır içlerinde. bildiniz mi öyle insanları? hıh. işte ben var ya... onların tam tersiyim.

dedim ya, öyle bir enerji var ki bende. en kötü şeyleri bile iyiye çevirebiliyor. öyle bir şans ki bu kimsenin ihtimal vermediği olasılıkları karşıma çıkarıp "buyrun sizindir" diyor.

önceleri şaşırıp seçilmiş bir insan olduğumu düşünürdüm. (belki de öyleyimdir ha?:)
ama şimdi diyorum ki. bu bir şans. aslında herkesin içinde olan ama kimsenin inanmadığı şans. sadece iyi düşünenleri bulan bir şey. hayra yoranları, karma'yı benimseyenleri, ne bileyim işte kişisel gelişim kitaplarındaki o olağanüstü değişim öykülerine inananları bulan..

yıllardır "kızım var ya çok ballısın ha!"diyen dostlarıma ithafen bunun sırrını açıklamaya karar verdim. İşte hayatımın klişeleri:

1- kötü insan yoktur ( çevre şartları onu kötü yapmış olabilir ama özünde her insan iyidir. valla ya! )

2- sen iyi düşünürsen iyilikler seni bulur.

3- kimseyi kırma. karşındakinin kırıcı cümlelerine gülüp geç. ama asla saldırıya geçme. hatasını anlayacaktır sana belli etse de etmese de.

4- gül bee! kime havan? çayları taşıyan teyze de senden çok farklı değil başındaki patronun da. herkesin gülümsemeye ihtiyacı var. onlara ihtiyacı olanı ver. bak bakalım kendini nasıl hissedeceksin.

5- her şeyden yakınma. kendini de etrafındakileri de yer bitirirsin.

6- trip yapma yapma!valla yapma ya. (yani sevgilin bundan anlıyorsa bişey diyemeyeceğim ama) o ne ya? insanlar tripleşe tripleşe diye bir şey olsaydı bizim tikycan kızlar el üstünde tutulurdu. (lan yoksa tutuluyor mu?)neyse sen yine de yapma bence.

7- en kötü durumlarda bile saçma sapan dans et. çok iyi gelecek. çeşitli figürler geliştir. arkadaşlarına öğret. gör de bak bakalım sonuç nasıl olacak?

8- hata yaptığını kabul et. karşındaki için değil kendin için yap bunu. bak nasıl rahatlayacaksın. bırak metabolizman hata yaptığını anlasın, kendi kendini iyileştirecektir.

9- bebek sev. her vakit bulduğunda çocuklarla ilgilen. gün gelir de çocuğun biri gözlerinin içine iki saniye bakıp sonra kaçar giderse, kendinden şüphelen. asla böyle bir şeye izin verme.

10- asla 10 madde yazacam diye kendini kasma. 9 taneyse 9'da bırak.

20 Ocak 2010 Çarşamba

Büyüdüğümüzü anladık mı?

Çevrende "sen bilirsin, senin geleceğin." diyen insanlar çoğaldıysa, verdiğin kararlar hayatını etkilemeye başladıysa, bir karar vermek için kırk yıl düşünmeye başladıysan ve ona rağmen emin olamıyorsan sanırım artık büyümüşsündür.

ve 13 yaşındayken chat kanallarında kendimi 17'lik göstermeye pek meraklı olan ben, şimdilerde daha fazla büyümemek için dua ediyorum.

18 Ocak 2010 Pazartesi

Yalnız kafanın düşünce balonları


anladım ki yalnızlık bana göre değilmiş. anladım ki yalnızlık tam bana göreymiş.evde yalnız kaldığım anda bambaşka biri olarak buluyorum kendimi.daha duygusal, daha umursamaz, daha az neşeli, daha çok düşünen.

hangisi gerçek ben veya ben gerçekten dengesiz miyim bilmiyorum. Ama şu sıralar öyle bir ruh halindeyim ki... Mutluyum dediğimin ertesi günü dokunsalar ağlayacak hale geliyorum veya gözlerim dolarken gülme krizi geçiriyorum.

sonra "kim mutlu ki acaba?" diye etrafıma bakıyorum. gerçek anlamda mutlu kimseye rastlayamıyorum. etrafımda sadece günü geçiştiren insanlar. sorgulamadan yaşayanlar. belki de en mantıklısını yapanlar kim bilir.

ama ben öyle değilim sürekli soruyorum kendime şu an mutlu muyum diye. şu andan ileriye ne kalacak elimde? hatırlayacak mıyım yoksa diğer günler gibi çöpe mi gidecek? bugünü yaşamasaydım da olur muydu yani?

kafamda milyon tane düşünce. "hayat bu işte çok düşünmeye gelmiyor" diyenlere inat bir savaşım var benim. gün biriktiryorum. an biriktiriyorum. Bugünden elimde en az 2 snlik bir görüntü kalmalı yarına. ya da tarifi imkansız bir duygu. iyi veya kötü. ama yarın hatırlamalıyım onu.

hıçkırarak ağlamadıysak ne zamandır yazık bize. veya kahkahadan öksürüklere boğulmadıysak.. duygusuz geçen günler zombileştrir insanı. ve en çok zombiler
korkutur beni.

14 Ocak 2010 Perşembe

Erkek taktiği 3-5-2


Kafaya bir şeyi koyan erkekten korkacaksın. Hele de söz konusu bir kızsa..

Hedefe odaklanmış kaplan gibidir. Başka hiçbir şey görmez gözleri. Zeki, çevik ve centilmendir bu esnada. Her yolu dener. Cool tavırlı, komik çocuk, beyefendi, sanatçı ruhlu, zeki ama sallamayan, kızlar tarafından çok arzulanan ama elde edilemeyen... Ne ararsan.

"Hedefe giden her yol mübahtır" felsefesini edinmiştir kendine ve gerçekten korkulmalıdır ondan. Şansı ne kadar azsa hırsı o kadar artar. Taktik geliştirir. 3-5-2 olmazsa 4-4-2 deniyim der. dener de. değişir. yapmam dediği şeyleri yapıverir ve hiç sallamaz etrafında "oğlum bir kıza sattın bizi" diyenleri.
Çünkü öncelikle avını yakalamalıdır. Sonra zaten gerisi kolaydır.

Çok geçmeden çabalar sonuç verir. "aay inanmıyorum benim için mi tüm bunlar?" diye eriyen kız oltaya gelir. erkek maçı alır ve gol sevinciyle arkadaşlarının yanına koşar...

(hayatımdaki insanlarla alakası olmayan bir yazı. üzerine alınmaca olmasın.)

Ben bittim şimdi sıra sende

10 Ocak 2010 Pazar

İnsan ne ile yaşar?

Diğerlerini bilmem ama ben dostlarımla yaşıyorum sanırım.
öyle bir hediye aldım ki.. ağlamaktan içim çıktı iki gündür.

İnsanlar bana şanslısın diye diye şanslı yaptılar beni. Biliyorum ne kadar şanslı olduğumu. Böyle insanlara sahip olmanın bulunmaz bir nimet olduğunu. Verilmiş sadakalarımı, üzerimden damlayan balı..

yeni yaşıma girerken tek sevindiğim eski yaşlarımın hakkını vermiş olmam...
arkamda bıraktığım bulunmaz anılar, sağlam dostluklar.

evet, herkese inat herkesi seviyorum!

6 Ocak 2010 Çarşamba

Bu blog bir yaşında !


Şaka maka bir yıl olmuş.
Eh büyüdü tabi.insan içine çıkarayım artık onu.

şöyle bir göz atınca dengesizliğimi anlatıyor bana bu blog. bazı yazılar benden bazıları değil gibi. Biri ara sıra gizlice hesabıma girip yazmış gibi. ama cık. hepsi benim. benim dengesizliğim...

Kimseye söylemiyim diye başladım ama bir yıl yalnız yaşayınca kavga etmeye başladık haliyle. Şimdi ilişkimizi açıklama vakti.

Bir yıldır bu blogla çıkıyorum. Ondandır sevgilimin olmayışı. Mutluyuz biz sanırsam.