30 Mart 2010 Salı

aylardan aşk

ben her nisan aşıktım.
aşk nisana yakışırdı çünkü.
aşk insana yakışırdı ama.
insan olana...

28 Mart 2010 Pazar

küçükkenki zenginlik ölçütlerim


bir evde acayip şımarık bir çocuk varsa o aile kesin zengindir.

eğer bir çocuk bakkaldan aldığı gofretin yarısını çöpe atıyorsa ailesi kesin zengindir.

bir odadaki sağlam oyuncakların sayısı kırık oyuncaklardan fazlaysa o evdekiler zengindir.

silgisi ısırılıp yenmemiş hep yepyeni duran çocuklar zengindir.

bir evde spor aleti varsa (koşu bandı, bisiklet...)evdekiler kesin zengindir.

pastel boyası 42likse o aile fazlasıyla zengindir.

doğum gününü Mc Donalds'ta kutlayan çocuklar zengindir.

top oynamayı bilmeyen çocuklar zengindir.

okul eteğinin altındaki çorabı her gün başka renk olan kızlar zengindir.

ayakkabısı dexter'sa zengindir.

nintendo'su olan zengindir.

sürekli blue jean okuyan her hafta she he alan kızlar zengindir.

özel hocası varsa zengindir.

annesi sarı saçlıysa kesin zengindir.

temizlikçi artık aileden biri gibi olmuşsa o aile zengindir.

dolapta ısırılıp yenmemiş çikolata duruyorsa(bkz; umut sarıkaya) o ev zengindir.

okula muz getiren çocuklar zengindir.

gittiğimiz cafede ısmarladığı şeyin fiyatını sormayan çocuk zengindir.

haftada birden fazla Magnum yiyen çocuk zengindir.

27 Mart 2010 Cumartesi

hikayeme başlarken


okunacak o kadar kitap, gezilecek onca ülke, yaşanacak onca çılgınlık varken burda oturmak, çabalamak, ne için çabaladığını bilmeden uğraşmak çok saçma.

ne olmak istiyorum ne için çalışıyorum, kazandığım parayla ne yapmak istiyorum hiç bir fikrim yok. okulda bu konuyu öğretmediler. sanırım ailem de atlamış bu küçük detayı. iyi bir kız olmam iyi bir yerlere gelmem için onca öğüt vermişler ama iyi bir yere geldikten sonra ne yapmam gerektiğini kimse bana söylememiş.

öğütlerin bittiği yerdeyim. okul kitaplarının son sayfası bitti. sıra kendi hikayemi yazmaya geldi. bundan sonrası ben. sorumluluk da ben tembellik de. aşk da ben nefret de. başrol de ben figuran da. zaman mekan her şey ben. senarist benim, yönetmen benim hikaye benim. her şey benim.

peki ben nerdeyim?

25 Mart 2010 Perşembe

güneş, gözünü benden alamıyorsun farkındayım.

24 Mart 2010 Çarşamba

mektup

sana bu satırları içimden yazıyorum. hem de çok içimden.
sesimi duyabiliyor musun?

duyuyorsan sus. duymuyorsan konuşmaya devam et.

22 Mart 2010 Pazartesi

"Bir kişi bile değilim yalnızlıktan."

ben bu kadar değilim.
ben bu değildim ya da...

20 Mart 2010 Cumartesi

neden için siyahlamış arkadaş?

insanın içi karardıkça saçları beyazlar. garip bir tezat.

15 Mart 2010 Pazartesi

sanat filmi kıvamında

hayatımın bu bölümünden çok pis sanat filmi çıkar. az diyalog, uzun düşünme sahneleri, anlamsız cümle kuran bir sürü insan, metaforlar, sonra derin sessizlik ...

ama en kötüsü de sonunda "eee, yani?" dedirtecek olması. hiçbişey anlamayacam o fena işte.

13 Mart 2010 Cumartesi

hayatım kıvırcıktı benim


hayat boş, insanlar boş. ben bomboşum. en boş benim. herkes aynı, her şey aynı, zevkler aynı, şikayetler aynı...

eskiden hayatım da kıvırcıktı benim gibi. o zamanlar güzeldi.
şimdi güzel olan her şey çok uzak. ya da güzel olan bir şey yok. her şey düz, dümdüz...

9 Mart 2010 Salı

gelinim olur musun?

beni en çok teyzeler beğenir. sokakta, otobüste, asansörde, mağaza aynasının önünde. hep teyze övgüsü almışımdır ben. "maşşşşallah. kıçını kaşı" replikleriyle oramı buramı mıncıklarlar. bende onları çeken bir şey var ama ne?

tanımadığım teyzeler, arkadaşlarımın anneleri, annemin gün arkadaşları, apartman komşuları... teyzeler sever beni. ama en çok amcalarla iyi anlaşırım ben.

arkadaşıma "koli yok" diyip bana 2 tane koli ayıran bakkal amcama burdan selamlar olsun.

çirkin karizması

hani böyle çirkin yakışıklısı çocuklar vardır ya. çirkin ama çok yakışıklı. yüzüne bakılacak bir tarafı yok ama bakmadan duramıyorsun.

aynı şey kız için de. hiçbir güzel yanı yok ama çirkin dedirtmiyor kendine. işte hastayım öyle insanlara. valla bak!

bir de güzel olduğu kadar çirkin insanlar var, o konuya hiç girmicem.

sen gerçek palyaço değilsin!


eskiden en sevdiğim şey çocukları kandırmaktı. onlara çeşitli hikayeler anlatıp korkutur şaşırtırdım. en büyük hedef kitlem kuzenlerimdi.

öyle ki küçük kuzenim sayemde annesinin öz annesi olmadığına, bir diğeri de ölülerden sonra yenen lahmacunun ölünün etinden yapıldığına emindi. kaç çocuğun hayal dünyasında geniş kapılar açtım ben bile hatırlamıyorum. onları bisikletle gezdirirken bile benim aslında ben olmadığımı, sadece ben kılığına girmiş bir cani olduğumu söyler korkuyla yüzleşmelerini sağlardım.

geçen sene üniversite son sınıftayken arkadaşlarımla bir çocuk partisinde palyaçoyduk. tam benlik bir ortamdı aslında, ortada kandırılmaya hazır onlarca saf çocuk... "işte" dedim kendime, "göster yeniden kendini."palyaço kıyafeterimle gayet kendimden emin ve şen şakrak salona girdim. çocukların bütün ilgisi üzerimizdeydi. birden etrafımıza doluştular biri ordan biri burdan çekiyordu.

tam o esnada küçük bir kız yanıma yaklaştı ve bilmiş bilmiş "sen gerçek palyaço değilsin canım, üzerindeki kıyafet, kimi kandırıyorsun?" dedi. o ve ona hak veren çocuklar hızla etrafımdan ayrıldı. bense ne cevap vereceğimi bilemeden arkalarından baktım.

bisiklet sürerken bilim kurgu romanı yazan ben değildim sanki. kabullenmek istemediğim bir gerçeği bilmiş bir kız çocuğundan öğrenmiştim. ben artık büyümüştüm ve onların dünyasına uzaktım.

gecenin sonunda çocuklardan küfür ve dayak yiyen diğer palyaço arkadaşlarım da benle aynı fikirdeydi eminim.

8 Mart 2010 Pazartesi

8 Mart

kadın olmak, karanlıkta yürürken hissettiğin tedirginliğe değer.
bütün kadınların kadınlar günü kutlu olsun.

7 Mart 2010 Pazar

konuşmamız gerek facebook



facebook lütfen çık hayatımdan! ben senden ayrılamıyorum lütfen sen terk et beni. üç gün ağlarım iki hafta depresyona girerim ama sonra atlatırım. nefret ettim senden. hem ne zaman hayatıma girdin ki sen ya? çaktırmadan parça parça eşya getirip eve yerleşen sevgili gibisin. sinsi ve stratejik. yılansın yılan.

albümlerimizin çoğunu yaktım. gücümü toplayabilirsem diğerlerini de yakacam.

yavşaksın yeminle. sayende bir akşam bir ortamda tesadüfen denk geldiğim sırıtık çocuk ertesi gün bütün hayatımı öğrenebiliyor. ne kadar cool takılsam da bütün o iletilerimi okuyan insanlar ne mal olduğumu anlıyor. karizmamı çiziyorsun.

hoş bulduğum çocukların yandan kendini çektiği profil fotolarını görünce tiksiniyorum onlardan. şu de'i da'yı ayırmamış, bu çok fazla smiley kullanmış, bu her boku çekip facebooka koymuş, derken senin yüzünden kimseyi beğenemiyorum.

senle harcadığım saatlerde şu bloga birşeyler yazsaydım belki şimdiye milyonlarca okurum olurdu.

ama en kötüsü ne biliyor musun? ben bu yazıyı yazdım ya onu da senin üzerinden yayınlayacağım.

varlığın da yokluğun da yetmiyor be facebook. dur ben bunu iletime yazayım.

1 Mart 2010 Pazartesi

erkeklerle büyüyen kız çocuğu



İki erkek kardeşle büyüyen bir kız başarıyı hakeden kızdır. çünkü büyümek için adeta bir yaşam mücaledesi verir. o kız ki anne baba evden gider gitmez yiyeceği dayağı önceden bilir, hazırlıklıdır. adeta brave hearttır. dövüşür. dayağı yese de iki tane vurduğu için şanslı sayar kendini.

o kız ki, bütün arkadaşları erkek olduğu için futbol kurallarını çok iyi bilir. önceleri adamdan sayılmadığı için mahalle maçlarında kaleye geçer, sonra eğer azimliyse defansa terfi edebilir. ama forvete geçebilmişse alnından öpmek lazım o kızı.

stratejiktir. küçük kardeşini abisine karşı kışkırtmayı amaç edinmiştir. bu yüzden propogandayı ve bilimum ikna tekniklerini iyi bilir.

erkeklerin ne istediğini bilir. zira bilmek zorundadır. en hayati durumlarda bunları kullanır ki dayaktan kurtulabilsin.

o kız ki odasında hala abisinden kalma dev Amokachi posteri asılıdır. Euro 96 futbolcu çıkartmaları sayesinde tüm futbolcuları ezberlemiştir. Nuno Gomez, Ballac etiketleri hala eski defterlerinin kitaplarının arasından çıkmaktadır.

o kız ki tüm bayram harçlığını oyun salonlarında yer, street fighter, mortal kombat'ta adam döver ve hatta paranın geri kalanını dövüşlü ateri kasetlerine yatırır.

böyle bir çocukluk geçiren kızın, kız dünyasına adapte olması zordur. "ay ne hoş çocuk" yerine "ofsayt değildi oğlum" cümlesini duymaya alışık olan; bir çocuğa aşık olmak yerine onunla 9 aylık oynayan kız hemcinslerinin dünyasına biraz uzaktır.

bir gün stadyumda avazı çıktığı kadar bağıran arkadaki "beyler küfür yok bayan var." diyen erkeklere inat küfreden bir kız görürseniz kızmayın.
o kız ki erkeklerle büyümüştür :)