26 Şubat 2009 Perşembe

anılar

hafıza güvenilir değildir. bir odanın şeklini veya bir arabanın rengini değiştirebilir. Ve hatıralar çarpıtılabilir. anılar birer youmdur, kayıt değil. Gerçekler varken onlar önemsizdir.

"Akıl defteri"
(Memento)

24 Şubat 2009 Salı

kendinle baş başa

yalnız kaldığın zamanlar bazen yabancılaşırsın kendine. eğer uzun süre teksen evinde , kendi sesini bile duyamıyorsan, işte o zaman aynada görüdüğün yüz bir garip gelir sana.
sen değilsindir sanki o. başka biri, daha ciddi. daha sessiz böyle daha farklı.
neden acaba ?
dışardaki başkalarının yanındaki kendimize o kadar alışmışız ki, tek başımıza kaldığımızda gördüğümüz manzara bir garip gelebiliyor bize.
acaba hangisi daha gerçektir ?

bazen yabancılaştığımda şekilden şekle sokarım suratımı. "benim merak etme her zamanki ben bak.." dercesine.
yoksa deliriyor muyum?

ama her şeye rağmen yalnızlık güzel şey. ruhunu dinlemek , mümkünse aynaya bakmamak, bir süre kendi sesini duymamak...
delirmeye değer.

15 Şubat 2009 Pazar

boşluk doldurmaca

fill in the blanks with the suitable person.

hayatı tek kişilik yaşamaya alışmadığımız için birisi eksilirse hemen yenisiyle doldurmak istiyoruz.
ağlarken gülerken , güzel bir yazı okumuşken, mutlu bir haber duymuşken ona koşalım, iki kişilik yaşayalım hepsini istiyoruz.
yoksa bir manası olmazmış gibi. benim mutlu haberime benden başka biri de mutlu olsun istiyoruz üzülürken o da üzülsün. yoksa ne mantığı var ki bunları tek başına yaşamanın ?

böyle saçma bir mantığımız var işte itiraf edemesek de. takdir edilmek , ilgiyi hissetmek, merak edilmek, kıskanılmak, özel hissetmek... daha neler neler.. kimbilir bunları yazarken bile itiraf edemediğimiz neler vardır bilinçaltımızda.

aşık olursan hiçbirini gözün görmüyo ama aslında bu yüzden aşık oluyorsun ve kaybettiğin zaman , özlediğin şeylerden anlıyorsun nedenini. iligiyi özlemek sıcaklığı özlemek, özel hissetmeyi özlemek, mutlu bir haber aldığında paylaşmayı özlemek...

sana bakışını özlemek mesela. o bakışlardaki kendini özlüyorsun sen. ve o gittiğinde onla kaybettiğin benliğini..kendini. çünkü alışmamışsın kendi hayatını tek kişilik yaşamaya.

14 Şubat 2009 Cumartesi

sövgülü'ler günü

bugün 14 şubat. kapitalizmin bize bahşettiği muhteşem sevgililer günü. bugün herkes birbirine sevgi göstermek zorundadır, sevgililer birbirine hediye almak hatta en kralından sürpriz yapmak zorundadır. canın istemiyorsa bile mecbursundur. çünkü kurallar böyledir ve eğer oynamak istemiyorsan yalnız kalmaya mahkumsundur. sevgililer gününe sövgüyle bakanın hayatında biri olması zordur , çünkü kurallara uymuyor demektir ve diskalifiye edilecektir.

romantik bir akşam yemeği, bir demet çiçek, şarap, garsonlar, mum ışığı, elele yürünebilecek bir yol, tercihen hafif yağmurlu bir hava günün olmazsa olmazlarıdır. ha bir de sevgili tabi ..

bütün malzemeler hazırsa ne duruyorsun ? dışarda senin gibi yüzlerce çift var! git ve birlikte oynayın hadi. kuralları biliyorsun nasılsa...

11 Şubat 2009 Çarşamba

nerden geldim istanbul'a

haydarpaşa'dan inip denize doğru kısık gözlerle bakarken elimdeki Pierre Cardin bavulu tahta, daracık kotumu ispanyol paça zannediyordum adeta.
Tam aklımdan "seni yenmeye gel..." cümlesi geçerken yanımdaki teyzenin beni itip "hadi kızım jeton almıyosan çekil ayak altından vapur gelcek " sözleriyle gerçeğe döndüm. anladım ki bir türk filmi değildi bu ve şu ana kadar kimse yenememişti zaten istanbul'u.

vapurda giderken nadir bulduğum deniz havasını sonuna kadar içime çekmeye çalıştım. denizin kokusu ciğerlerime tam işlemeye başlamıştı ki, koca bir dalga beni ve bavulumu baştan aşağı ıslattı.
gözlerimi açtım yüzümü sildim ve :
- hoşbulduk istanbul. dedim
sen başlattın savaşı....